-->

Ne Okudum #7 - Beyhude Ömrüm Mustafa Kutlu

- Kasım 11, 2017


Selamünaleyküm arkadaşlar. Bugün sizinle bir kitap incelemesi yapacağız. En son ki kitap incelemesi yaptığım kitaptan bu yana üç adet kitap daha okudum ama buraya yazmaya değer bir şeyler bulamadım daha doğrusu buldum ama size nasıl anlatacağımı bulamadım. Sorun kitaplarda değil benim kelimde dağarcığımda. Neyse bu sefer size anlatabileceğim bir kitabı okudum. Kitabın adı: Beyhude Ömrüm

Beyhude ne demek? Veya ömür dediğin şey nedir? Gibi soruları bu yazıda cevaplandırmayacağım. Onları başka yazılarda işleriz. Kitabın adı Beyhude ömrüm, yazarı Mustafa Kutlu ve bana hediye eden kişinin adı da Ali abi. Kendisi bu çok seviyormuş ve sevdiği şeyi hediye etmek de sünnet olduğundan hediye etti. Win-Win yani Kazan-Kazan durumu oldu. Eğer siz de bana birşeyler hediye etmek isterseniz bana ulaşabilirsiniz ( :d). Konudan baya saptım. Geçen bunun hakkında şey dediler Edirne’ye Ankara üzerinden gitme. Hocam belki Ankara yolunu seviyorum nereden biliyorsunuz.

Öncelikle kitabın dili hakkında bilgi veriyorum. Kitabın dili, her Mustafa Kutlu kitabında olduğu gibi, oldukça sade ve anlaşılır. İçerisinde yöreye ait birkaç kelime var ama bunlar zaten kitaba tadını veren detaylar. Sade olduğu için ve ayrıca kelimeler bir ahenk olduğu için okurken deyim yerindeyse “yağ gibi akıyor”. 2 sayfa okuduktan sonra yoruldum diye bir şey aklınızdan geçmiyor.

Hikâyede hayatını bir bahçeye adamış olan bir adamın (ismi verilmiyor ama siz ona Gül paşa çavuşun oğlu diyebilirsiniz) mücadelesi ve başından geçenler anlatılıyor. Tabi tek olan bu değil. Köyden kente olan göç de bu hikâyenin konuları arasından.

Kitap arkasında bunlar yazıyor:
Çukurdaki tarlayı biçiyorduk.
Tarla kasabaya giden yolun kıyısında idi. Yoldan geçen davar-mal girmesin diye taşını ayıklayıp bir yığma duvar çekmiştik. Duvarın üzerini zamanla karamuklar, kuşburnular, yaban gülleri sardı. Birkaç bodur meşe, alıç ağaçları, üst başta bir iri ahlat ve rahmetli babamın diktiği o yalnız kavak. Öteki ağaçlar zaten susuz da yetişir ya, bu kavak burada nasıl yeşermişti acaba. Dediklerine göre babam uzun bir zaman ta aşağıdaki dereden katır sırtında su taşıyıp durmuş...

-Spoiler-
Kitapta adı bir türlü geçmeyen ama Hacı Ali’nin Yadigâr dediği amcamız küçükken babasını kaybetmiş ve hayatın yükünü omuzlarına daha küçükken almış birisi. Yadigâr dayımız bir gün tarlada çalışırken yoruluyor ve bir ağacın altına dinlenmek için geliyor. Dinlenirken gözüne ıslak kaya dedikleri yosunlu bir kaya takılıyor ve yıllardır sorulmayan “bu kaya neden ıslak acaba?” sorunu soruyor kendi kendine. Altında su olduğunu düşünüyor ve içinde bir bahçe kurma aşkı doğuyor. Hem de öyle bir aşk ki durdurulamıyor.  Düşünüp taşındıktan sonra eline kazmayı alıp girişiyor kayaya. Köylü diyor kesin define buldu. Dayımız ne kadar anlatsa da kimse anlamak için uğraşmıyor, bildiğini okuyor. Bu yüzden çok uğraşıyorlar adamla. Suyu bulana kadar bu define dedikodusu devam ediyor. Suyu buluyorlar bu seferde sen buraya bahçe kuramazsın diye sorun çıkarıyorlar. Anlayacağınız bir bahçe için çok uğraşıyor Yadigar dayımız.

Uzun uğraşlar sonucu bahçe kuruluyor ama sefası derdinden daha kısa sürüyor. Onun çocukları ve köydeki diğer çocuklar zamanla büyüyor serpiliyor ve genç adam oluyor. Genç adamı tutmak kolay olur mu? Hepsi bir İstanbul sevdasına kapılıyor. Hepsinin ağzında bir İstanbul’a kapak atan kurtuluyor lafı. Dolayısıyla hepsi birer birer gidiyor. Yadigâr dayınınkilerde…  Köy yavaş yavaş boşalıyor. Gençler İstanbul’a yaşlılar ise tahtalıköye gidiyor. Kitabın sonlarına doğru köyde Derviş, Yadigar dayı ve birkaç yaşlı haricinde kimse kalmıyor. Hanımı da vefat eden Yadigar dayı çocukları tarafında İstanbul’a çok çağrılıyor ama o köyünü ve bahçesini terk etmiyor. Dayımız ile dertleniyor onunla birlikte üzülüyoruz. Özellikle kitabın sonunda bir daha açılmayacak olan bir gemici düğümü atılıyor. Dayımız ölüyor ve hayatını adadığı bahçeye gömülüyor.  “Gözlerimde yaş, dilimde dua. Öldüm ve bir bahçeye gömüldüm.”
-Spoiler-

Kitaptan alıntılar:
“İnsan dünyaya niçin gelir? Herhalde bir bahçe kurmaya herhalde”

“İnsanlar artık ne doğana seviliyor, ne ölene üzülüyor. Varsa-yoksa, aldım-sattım, yaptım-çattım.”

“Ama hayatın bize çizdiği çizgi nerede eğilir, nerede bükülür bilemeyiz…”

“Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi taşınacak suyu göster, kırılacak odunu.”



EmoticonEmoticon

 

Hmm Arama

-->