-->

Durum Değerlendirmesi #8

- Kasım 17, 2017


Yedinci dereceden memur Yakov Petroviç Golyadkin sabah uyandığında saat sekize geliyordu. Esneyerek gerindikten sonra gözlerini açtı; yine de uyanıp uyanmadığına, etrafındakilerin gerçek mi yoksa dağınık, sayıklamalı gece düşünün bir devamı mı olduğuna karar veremeyerek bir iki dakika hareketsiz yatmaya devam etti.

Yakov ile neredeyse her gün aynı şeyleri yaşıyoruz. Ben de onun gibi sabah kalktığımda önce saatime, sonra etrafa, sonra elime koluma, sonra tekrar saate, sonra yorgana, sonra pencereden sızmayan ışığa bakıyorum. Rüyada mıyım değil miyim anlamak için kendime bir cimcik atıyor… tabiki yapmıyorum bunu sadece Amerikan filmlerinde yaparlar. Aklıma neden bu saatte etrafın hala karanlık olduğu geliyor. Olabildiğince sorular soruyorum “ulan şu yaz saati olayını neden bozdunuz? Bozdunuz da elinize ne geçit? Benim karanlıkta köpeklerin arasından gitmemin ülkeye ne gibi bir katkısı var?” Bu soruları her gün cevaplıyorum hatta kötü kelimeler dahi kullanabiliyorum eğer ters tarafımdan kalmışsam. Peki, ters kalkmak ne demektir? Bir şeyin tersi olabilmesi için düzü de olmalıdır. Güzel mantık kurdum. Matematik öğretmenim görse gurur duyardı. Buradan doğru düz ne demek onu bulalım ki düzünden kalkmayı dolayısıyla tersinden kalkmayı anlayalım.

Türk Dil Kurumu (serbest çağrışım soba kurumu… ne günlerdi bee! bir keresinde elimi yakmıştım sobada) sözlüğüne baktığımızda bu kelimenin bir sıfat olduğunu söylüyor. Sıfat bir ismi nitelendirmek için kullanılan kelimelerdir. Dil anlatım hocam görse benimle gurur duyar ama bilmiyor ki benim dil anlatım bilgim sıfatla sınırlı. Hatta sıfatın içini dâhil bilmiyorum belirtili belirtisiz bir sürü bir şey var. Ne işimize yarayacak bunlar hiç bilmiyorum. Resmen sınavda soracak konu olsun diye öğretiyorlar. Neyse eğitim sistemini başka bir zaman eleştiririz çünkü bu konu hakkında çok doluyum.

Düz; eğik ve dik olmayan, yüzeyince girinti çıkıntı olmayan, kıvrımlı olmayan, yalın-sade, tek renkli anlamlarına geliyormuş. Bizim aradığımız anlam burada çıkmadı. Bu sefer bizi üzdün TDK. Neyse sen de-da’ların yazımını falan değiştir. Orada bulamadığımıza göre biz kendi tanımımızı oluşturalım. Yaz kızım.

Düz Yatmak: Kişinin başını yastığa koyduğunda kafası rahat uyuyabilmesidir. Ancak bu kafası rahat derken göz, kulak, ağız, burun gibi duyu organlarının bulunduğu vücut uzvunu kast etmiyoruz. Tabi ki bunların rahat olması da önemlidir ancak bizim bahsettiğimiz kafası rahat, kişinin başını yastığa koyduğunda içinde bir dahaki güne karşı olan yaşama isteği ve o günden akılda kalan iyi anılardır. Sabah kalktığında “Bugün de bunları yapayım yay!” diye içinden geçiren insan kafası rahat bir şekilde yatmıştır. Başını yastığa koyduğunda bugün yaşadığı şeyler hakkında pişmanlık ya da yılgınlık yaşayan biri ve yarın yapacakları hakkında bıkkınlık hisseden kişi kafası rahat yatmamıştır.

Bilmem anlatabildim mi? Ben genellikle Perşembe günleri yatağa girerken kafam rahat oluyor. Bize çocukluğumuzdan beri öğrettikleri gibi perşembeden sonra Cuma geliyor ve Cuma muhteşem bir gün. Kelimelerle anlatılamayacak kadar güzel bir gün. En basitinden bir sonraki gün tatil! Rahatsın yani. Cuma günü için teşekkürler Allah’ım.

Biraz da olumsuz şeylerden bahsedelim ki pollyanna zannetmesinler bizi. Arkadaşlar bizim de derdimiz var ama tivit atınca geçmiyor anlatabiliyor muyum? Mesela S ve XXXL beden kıyafetler aynı fiyatta. Daha fazla kumaşa aynı parayı verip alıyorlar. Kendimi kazıklanmış hissediyorum. Alın işte söyledim derdimi. Bunun yüzünden uyuyamadığım geceler var benim. Sizi de üzdüm kusura bakmayın. Neşe konuştukça artar, hüzün konuştukça azalırmış. Aslında bu sözün yalan olduğunu kanıtlarım da neyse.

Konumuz ters kalkmaktı. Uzattık galiba. Yo hayır uzatmadık. Ters kalkmak, kafan rahat yatmadığın zaman yaşadığın bir kalkma biçimi. Bu şekilde anlayabiliriz. Anladık. Okey.

Başta yaptığım alıntı Fyodor Dostoyevski’nin Öteki ben adlı kitabının ilk paragrafının ilk cümleleri. Kitap hakkında tek hatırladığım şey güzel bir kitap olduğu. Kapağı falan baya güzel ahahaha. Şakaydı. Biz kitapları kapaklarına göre yargılamıyoruz. Aslında yargılıyorum. Kapak ne kadar sadeyse o kadar güzeldir. Unutmayın içinde bir şeyler olmayan şeyin dışını süslerler. Aynı şey makyaj için de geçerlidir ancak oraya girmiyorum.

Yakov bir gün öteki ben’iyle karşılaşıyor ve olaylar gelişiyor. Filmi falan da var ama önce kitabını okuyun ondan sonra filmini izleyin hatta sonra da “kitaptaki şeyler filmde yoktu” dersiniz. Ben böyle dedim ve lafımın arkasındayım. “bir kapı önündeyim / girsem suç, gitsem ayaz.” Demiş Şükrü Erbaş. Kapının kimin kapısı olduğuna göre buradan farklı anlamlar çıkarabiliriz. Biz çıkarmamayı seçiyoruz. Bu adam kim derseniz vallaha bilmiyorum. Alıntı yapmak istedim aklıma bu geldi. Demezler mi bilmediğin adamı niye alıntı yapıyorsun diye? Derler. Cevap veremem. Demesinler.

Burada konuyu toparlayıp güzel bir final yapmam lazım ama yapmayacağım. Aslında yapmak istiyorun böyle yazdıktan sonra dönüp baktığımda şaheser görmek istiyorum ama olmuyor demekki yeteri kadar eleştirmiyorsunuz. Eleştirin beni ey okuyucular. Buyrun sarahah adresim. (cahilheriftalha.sarahah.com). Neyse, ben dağıttım siz toplayın. Ne demişler sofrayı kuran kaldırs…  yok o değildi. Atalarımız buna uygun bir söz söylememiş. Hep kendilerine çalışmışlar.

1 yorum:

avatar

Benim bir arkadaşım var çok komik biri onu görünce gülmeye başlıyorum hep. Seni görmedim abi ama biri cahil diyince gülmeye başlıyorum.


EmoticonEmoticon

 

Hmm Arama

-->